İngilizce Dersine On Dakika Kaldı

 


            Dokuz yıldır dijitalde yazıyorum, yazdıklarımı paylaşıyorum ama hala kendi blogumda posta nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Valla bu sefer hiçbir şey bana bu girişi yeniden yazdıramaz. Beğenmeyen de beğenmedim diyemez, ne yapsaydım on kere baştan mı başlasaydım? Benim dün gece sağ omzumdan küt diye ses geldi, sabaha kadar kolum ağrıdı, sabah da sağ elimle çatal bile tutamadım biliyor musunuz? Hep bilgisayar başında oturup yazı yazmaktan. Zaten bu hastalık bi bankacılarda oluyormuş bi de yazarlarda. Doktora gittim "bankacı mısınız hanımefendi?" dedi. "Hayır" dedim. "O zaman kesin yazarsınız" dedi bildi. Boynumda da bişey olduğuna o kadar eminim ki, doktora gitsem "boynunuza nolmuş böyle hanımefendi, yazar mısınız, bu hastalık sadece yazarlarda görülür" der eminim. Diz kapağım da oynayıp duruyor ama onun yazarlıkla alakası yok, temizlik yaparken döndü. Eklemlerim de yağmur yağacak gibi olduğunda çok ağrıyor. 27 Kasımda elli yaşına giriyorum. Doğum günüm kutlu olsun. Teşekkür ederim. Canım çok sıkıldığı için ve burası benim kişisel alanım olduğu için istediğim kadar boş yapabilirim. Kimseye verilecek hesabım yok. Ama Romanyalılara bir teşekkürüm var. Sevgili Romanyalı okuyucularım, ya allah aşkına siz beni nereden buldunuz bi anlatır mısınız? Beş bin küsur tıklanma almışım Romanyadan. Çekiliş yapalım benim size bir hediye vermem şart oldu. 

Evet çekiliş şartlarını açıklıyorum: Beni sürekli takip etme, her bir postumu günde en az beş kere tıklama ve sayfada çıkan her reklama tıklama sözü vermek. Bu postun altına yedi arkadaş etiketlemek, sosyal medya hesaplarından blogumun linkini paylaşıp herkese benden bahsetmek. Son ve en büyük şart da Romanyada yaşamak. Bunları yapan çekilişe katılmış olur. Hediye de babamın asla şeker barındırmayan balı. Bir kilo süzme bal hediye edeceğim. Babama sormadım daha ama izin vermezse de çalarım artık, mecbur. Hahohha baba buradaysan yorum bırak, burada değilsen yorum bırakma. 

            Kahve yapma ve balkona taşınma molası verdim geldim, saatlerimiz 07.15i gösteriyor hava mis gibi, denize nazır yazı yazıyorum. Tek sorun manzaradaki saçma bi inşaat. Asla bitmiyor ve giderek yükseliyor hem de değişik. Çatının üstüne çatı yapmışlar babam görse yüzlerine tükürür, haklı. Görürsem ben de tüküreceğim, ya yıksınlar ya da düzeltsinler benim gözlerim bunu hak etmiyor. Geçen gün üst komşuma çıktım bişey söylemeye, giriş kattaki adam gelip benden aidat dışında 30 türk lirası daha istemişti onun isyanını edecektim, biz parayı denizden mi topluyoruz kardeşim öyle olsa gider toplarız 30 türk lirası ne demek bilmiyor mu bu adam diyecektim kadın beni kahve içmeye davet etti. Onların balkonundan deniz daha güzel göründüğü için sakinleştim çok kızmadım. Yalan söyledim deniz daha güzel diye sakinleşmemiştim, kadın kahvenin yanına bisürü çikolata koydu yemem için de çok ısrar etti ben de yerken sakinleştim. Bunun konumuzla ne alakası olduğunu bilmiyorum şu an ama yine de yazdım çünkü beni kahveye davet ederseniz yanına çok çikolata koymanız gerektiği mesajını vermek istedim. Bi de ısrar edin, iki kere söyleyip bırakmayın, utanırım, öyle hemen yiyemem. 

            Online İngilizce dersime yarım saat kaldığı için acilen söylemek istediğim konuya gelip postu yayınlayacağım. İki saattir lafı uzatıp duruyorum. Konumuz benim işim. Şimdi arkadaşlar madem ben öğrenciyim o zaman bursa ihtiyacım var. Çok fazla yere baktım ama vakıflar ya da kurumlar lisans öğrencilerine burs vermek için yaş sınırı koymuş. Bir yılla burs başvurularını kaçırdım. 25 yaşında olsam işler çok kolay olurdu çünkü hem sanat öğrencisiyim hem de ortalamam fena sayılmaz. Ama biraz büyüğüm. Bu yüzden hiçbir yere burs başvurusu yapamadım. Sevgili iş insanlarına çağrıda bulunsam beni görürler mi, görseler yaşıma takılırlar mı bilmiyorum. Aranızda varsa iş insanı olup bana burs vermek isteyen ya da öyle birini tanıyan elimden tutuversin. Burs dışında nasıl nakit akışı bulurum diye düşünürken çalışmak geldi aklıma ama ben virüs yüzünden çalışamayabilirim çünkü maalesef risk grubundayım. Evden çalışmaya karar verdim, katıldığım öykü yarışmalarının sonuçlanması uzun sürüyor, kazanıp kazanmayacağım kesin olmuyor. Madem yazarım o zaman neden yazarak kazanmayayım? Benimle çalışmak isteyen olur mu acaba diye Bionluk da profil açtım. Hazır metinleri redakte edebilirim, bloglara içerik hazırlayabilirim, reklam metni yazabilirim, film ya da oyun analizleri yapabilirim, kısa oyun, öykü yazabilirim. Aklıma harika bi fikir daha geldi, özel günleriniz için davetiyelerinize orijinal metinler hazırlayabilirim ya da mesela sevdiklerinize anılarınızdan oluşan şahane öyküler yazıp armağanlar hazırlarım. Bence çok iyi fikir hepsi. Benimle çalışmak isterseniz yukarıda verdiğim linke tıklayıp mesaj atabilirsiniz, yok uğraşamam oradan anlamam diyorsanız direkt bana mail atabilirsiniz. Benimle çalışabileceğini düşündüğünüz tanıdıklarınıza bu işten bahsedebilirsiniz, öyle birini tanımıyorsanız da bahsedin belki bahsettiğiniz kişi öyle birini tanıyordur. Sen bir kişi getirirsin, biri üç kişi getirir, üç kişi yedi kişi, etti mi sana ooo çok kişi. En çok iş paslayana bal hediye edeceğim. Sıfır şeker. İnanmayan bulur bi laboratuvar inceletir balı. Hiç şeker yok. Bunu da babama sormadım ama izin vermezse yine çalacağım artık, mecbur. Ne yapalım kardeşim para denizden toplanmıyor. 

Durun şuraya mail adresimi de yazayım: sedaozdemirr.10@gmail.com

Günaydın şarkısı da koyayım bi dakika, çok güzel, dinleyin size bal hediye ederim.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olacak Olacak Olacak O kadar

Şaşıfelek Çıkmazı ve Daha Bisürü Şey

Fazla Konuştum Hadi Zengin Kalkışı