Sandığım sandığımdan ağır.
Aylar sonra dönüp buraya "yıllardır hayalini kurduğum, rüyamda gördüğüm yerlere gittim. Bakın boş da dönmedim, alın gezi yazım. Rüyalarım fragmanmış, filme doyamadım seneye yine gideceğim." yazacaktım. Sonra hızımı alamayıp, "yıllarca ne yapacağımı düşündüm. Okuduğum bölümden bişey alamıyordum. Girdiğim hiçbir dersi dinleyemiyordum. Öğrenmek istemiyordum, ezberleyecek kadar odaklanamıyordum. Ne istediğimi buldum, sınava da girdim. Kazandım, işler yolunda ehe ehe." yazacaktım. Gezi yazısına başladığım, tasvirlerimin uzunluğundan kendi kendimi bayılttığım günlerde istediğim bölüme giremediğim için hayatın tribine banıp günlük yazmayı bile bıraktım. Kapıya asılan listede adımı göreceğime çok inanmıştım, baktım baktım adım yok. "Yok ya kesin ben okumayı unutmuşumdur, bu beş kişiden biri kesin benimdir. KESİN." dedim. Üç yedekte de yoktum. Dizlerimin bağı çözülürken aynı anda gözlerim de dolmaya başlamıştı. Çok güçlü biri olduğum için omzumdaki ellere titreyen sesimle "yo yo iyiyim, yok bişey ben iyiyim." deyip kuyruğumu dik tuttum. Kuyruğum tahminen dört dakika kadar dik kaldı. Kendime geldiğimde okulun arka bahçesinde iki mihmandara aynı anda sarılmış bi yandan da burnumu silmeye çalışıyordum. Eğer biraz büyümüş olmasaydım "allahım ayıp değil mi hep benimle uğraşıyorsun? Bi rahat bırak beni, bi kendi halimde kalayım. Tü lanet olsun her kötü şey benim başıma geliyor böhü!" diyebilirdim. Hiç demedim. Koşa koşa beni evime götüreceğine inandığım otobüse binip kayboldum. Şaka yapmıyorum, yanlış otobüse binmişim, gerçekten kayboldum. Son durakta inip de kaybolduğumu fark edince biraz daha ağladım. Çünkü gerçekten artık her kötü şey beni buluyordu. Ayıp be. Yukarıda biri olduğu gerçekse, işi gücü benimle uğraşmaktı. Hayır, ben doğru otobüse binemem. Bindiğim otobüsün doğru olması lazım. Küsmek en çok benim hakkım olduğu için de bi süre boş kağıt görmeye bile tahammül edemeyip ağladım. Hakkım sonuçta.
Tamam dalga geçtik, güldük bitti. Hızlı karar vermem lazımdı. Kafamı toplamaya başlar başlamaz ilaç kullanmaya da başladım, çünkü bu ciddi bir mesele aklımın başımda olması lazım asdfgh. Dramatik Yazarlık, ülkemizde çok az okulda olan bir bölüm. Her okul çok az öğrenci alıyor. Tüm bu 'çok az'lar bir araya gelince istediğimi yapabilmem zorlaşıyor. (Ciddi işte. Kontenjanı beş kişi olan bölüm mü olur? Yap on beş, temiz temiz girip okuyalım.) Zaten hiçbir sınavı ilk girişimde kazanamam ben. İlk kez başarmış olmayı görmek istemiştim. Hayatımda ilk kez başarmayı isteyip başarısızlığıma bu kadar üzüldüm. (Ne kadar istediysem artık, iki cümlede üç kere 'başarı' yazdım.) Bence bu iyi bişey. Çok iyi bişey. Ne istediğimi biliyorum artık. Dişe dokunur hayaller kurabiliyorum. Her sabah uyanıp çalışmaya başlıyorum. "Her yolculuk bir ayağını diğerinin önüne atmakla başlar ama bazen ilk adım ayağa kalkmaktır." sözünü duyduğumdan beri de yolun neresinde olduğumu düşünüyorum. Buldum nerede olduğumu. Söylemek hâlâ biraz keyfimi kaçırıyor o yüzden söylemeyeceğim. Ama konuya dair eğer illa bişey söylemem gerekiyorsa, oyunu bırakmayacağımı söyleyeceğim.
"Elimin değdiği kuruyor" düşüncesinden sıyrılıp ayılmam uzun sürmedi ama geçen süre içimde önünü alamadığım bir Neyzen Tevfik yarattı. Artık ortalıkta "yansın bu arkadaşlar komple, su veren itfaiyeyle pis kavga ederim" diye dolaşıyorum. En çok kendimi seviyor ve aşşırı destekliyorum. İstersen arkanda, istersen yanında olurum canım kendim. İlaçlarını kullanmaya devam et. Bıraktığında ölmezsin ama kullanırken daha güzelsin. Yorulma artık duvarın arkasındakini görmek için. Boş orası, yok bişey. Yolda böğürtlen ağacı var. Ağaç dikenli olabilir ama böğürtlenler güzeldir. Yürü bak, yürüyünce geçecek. Sigarayı azalt, günde on beş öğün yemeyi bırak. Öptüm kib bay.
Takipteyiz efenim
YanıtlaSilHeyecandan bayılmışım o yüzden beş gün sonra cevap yazabiliyorum asdfgsdh
Sil