Aniden doğan güneş nasıl da ruha eş.





                      Günaydın. Bu sabah, uyanır uyanmaz saatlerce road runner izlemişim gibi bir sabah. Yaptığım bütün krepler yusyuvarlak olmuş, tavadan alır almaz yememişim hiçbirini, sanki sofraya koymuşum hepsini gibi bir sabah. Bu sabah tıpkı babam Deniz'i okula annemi işe postalamış gidip bana simit almış çayı bile demlemiş sonra beni uyandırmış gibi bir sabah. Yani resmen 'saat sabah beş buçuk müsaadenle rock n roll!' Böyle sabahlara ba-yı-lı-yo-rum! Neyse ben ciddi bişeyler anlatmaya geldim. Hipomaniyi konuşacağız. 

                      Ben size psikolojinin tamamen ilgi alanım haline gelmesiyle hastalığımı fark etmemin aynı zamanlara denk geldiğinden bahsetmiş miydim? Aslında anksiyete bozukluğum olduğunu sanıyordum. Çoğu hastalığı hatmetmiş, kendime en uygun olanını bulmaya çalışıyordum. Sonrası biraz boşvermişlik. "Başlarım böyle işe öleyim de bitsin!" deyip plan yapmaya başlamıştım ama saçlarımın beyazladığını görünce işin ciddiye bindiğini hissetmiştim. O zamanlar arkasından atıp tuttuğum allaha yalvarıp "dur ya napıyosun, şaka yaptım!" demiş, kendimi doktora atmıştım. Sonra baktım öyle biri yok. 

                      Kendimi hiç beklemediğim bir anda olayların içinde buldum. İlaçları, ilaçların dozlarını, hastalığın evrelerini öğrendim. Hatta hastalığın evrelerinin bile evreleri var. Resmen 'bir ben vardır bende, benden içeri'. Her gün bir başka uyanıyorum. Her uyanışımın adı başka. Bugünlerde hipomaniyim. Esasına bakarsanız en keyif aldığım dönem bu. Güç bende. Kolay odaklanıyorum, Yüksek bir yere çıkıp "sen mi büyüksün ben mi büyüğüm ulan!" demekle kalmıyor cevap bekliyorum. "Ben daha büyüğüm bebeğim^^" derse iki tane çakıp devirebilecek kadar güçlü hissediyorum. Çünkü bu bence tamamen öz savunma. Ayarsız mutluyum. Hiçbir şey yolunda değil ve hatta her şey bok gibi ama ben her sabah dağ evimde uyanıyormuşum gibi şıpıdık bir teletabiyim. Uykum geliyor ama uyuyasım gelmiyor, beş saat uyku beni iki gün teklemeden götürüyor. Zehir zıkkım kahvelerden içmeden gözlerimi istediğim kadar açık tutabiliyorum. Yapamayacağınızı düşündüğünüz şeyler varsa gelin söyleyin size istediğiniz kadar gaz vereyim. Yine çok hızlı konuşmaya başladım. Bazen duraklıyor gibi oluyorum çünkü uzun aylardır konuşamıyordum. Geçer yakında. Ellerim hala titriyor ama artık kafamı tutabiliyorum. Kendime gereksiz ve fazla güveniyorum. Yine ilaçları bırakmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. "Eşek değilim ya tek başıma hallederim herhalde!" diyorum. Henüz öyle bir aptallık yapmadım. Dün hayatın anlamını sorgularken bi baktım komple banyoyu cifle ovuyorum. HAYIR yani ne alaka? En son çamaşır suyuyla cam sildim. Neyse ki deterjanları karıştırıp içmeden temizliği bitirdim. 

                      Hipomaninin normal maniden farkı daha hafif geçiyor ve yormuyor olması. Koşmuyorsunuz yani. Sadece hızlı tempoda yürüyorsunuz. Depresyon bitti, gelecek endişeniz azaldı, dinlediğiniz müziğin temposu arttı. Bence çok keyifli. Her an aşık olabilirsiniz, belki de oldunuz. Sürekli bir sevme ve gülümseme halindesiniz. Ama kontrolü kaybetmemekte fayda var. Çünkü mani, bence tamamen tehlikedir. Aramızdaki bağzı cesur aptallar ilaçları kesmekten bahsediyor olabilirler. Kontrolü kaybetme noktası orasıdır. Disforik mani diye de bir evre olduğunu unutmayın. Çiçeklerinizi sulamayı, düzenli yürüyüş yapmayı, iyi uyumayı, ilaçları zamanında almayı, her gün en az bir film izlemeyi ve hayatınıza kaldığınız yerden devam etmeyi unutmayın. Yavaş yavaş ilerleyin, koşarsanız yetişebilme ihtimaliniz değil duvara çarpma ihtimaliniz artar. Ben annemin aldığı sardunyamı sulamaya gidiyorum sonra görüşürüz! Anne o sardunyaydı dimi? 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Olacak Olacak Olacak O kadar

Şaşıfelek Çıkmazı ve Daha Bisürü Şey

Fazla Konuştum Hadi Zengin Kalkışı