Yola mı çıksam, yoldan mı çıksam?






                         Sokaklarda ağustos böceği olmak isteğimi bağıra bağıra gezdim bazen. Sırtımda çantamla eski binalara nasıl da bu kadar eski kalabilmişler hayretiyle gezdim. Her molada bir sigarayla dinlenip, gökten yağmur dileyerek gezdim. Yorulunca eve kapanıp ağladım. Yorulmak bi bana eziyetti, ben hiç kimseydim. Oysa herkes yorulur. Ben de yorulurum çünkü ben de biriyim, herkesten biri.

                         Kim olduğumu düşünerek geçiyor ömrüm. İçimde hep  çok kişi var. Ne zaman kirpiklerim düz diye ağlasam, gidenler daha önemli onlara ağla diyen biriyle, bi tencere kısır olsa da yesek diyen bir başkası. Kalbim çok mu kırık, hiç mi kırık? Kalp kırıklıklarımı halının altına süpürecek kadar güçlü müyüm, kolumu kaldıramayacak kadar dermansız mı? Yolum mu var yordamım mı? Yol yordam bilir miyim, yol olup gider miyim? Ben kimim? Küçük terapiler uyduruyorum kendi kendime. Çünkü korkunç ama ben tedaviyi tamamen bıraktım. Kendimi henüz ben tanıyamamışken hiç tanımadığım birine sırf doktor diye sessizce yaklaşıp saatlerce konuşacak yeterlilikte hissetmiyorum. Kimsenin yardım edebileceğine inanmayıp, en büyük yardımcımın benden başkası olabileceğine de hiç inanmıyorum. Çok haklı değilim, ihtiyacım olan da haklı olduğumu bilip bilmemek değil. İhtiyacımın ne olduğuna karar veremedim henüz. Ne kadar sürem kaldı? Jokerlerim var mı? Hayat, kim milyoner olmak istemez ki yarışması gibi yürümüyordu değil mi? 

                         Evet terapiler uydurdum. Suyla arınmaya çalışıyorum bir süredir. Tek derman yine doğanın kendisidir diye suya sığınıyorum. Ağaçlara yaslanıp ağlıyorum. Kedilere sarılıp uyuyorum. Pencereyi açıp açıp havayı kokluyorum. Göğe bakıp masallar uyduruyorum. Biraz böyle oyalanmayı, sonrasına sonra bakmayı planlıyorum. 

                        Zannediyorum ben hiç alışamayacağım. Hep sorgulayıp çok ağlayacağım. Ağlamadığım her an gülüp kalan süremi hesaplayacağım. Az kaldı sanıp yeniden ağlayacağım. Bazen yetecek canıma, gitsem de bitse mi acaba diyeceğim. Sanırım her seferinde acabalar yüzünden gidemeyeceğim. Acaba güzel bir kelime olduğundan hep tekrarlamaya ve bu sayede gidememeye devam edeceğim. Hangisi doğru bilemeyip, üstüne de fazla düşünmeyeceğim. Halay çekmeyi hep çok sevip, çoğu zaman kendi kendime şarkılar söyleyip dans edeceğim. Anlattığım gubidik hikayelere gülen ve sırf gülmek için çay demleyip beni çağıranlara yeni hikayeler uydurmam lazım. Çünkü yapabildiğim en iyi şey gülmek. Güldürmek konusunda da fena olduğumu sanmıyor, yeni insanlar tanımak, yeni sokaklarda kaybolmak, bazen mum yakıp eriyişine şahit olmak, kucağıma sığınan her kedinin boynunu kaşıyıp mest oluşuna tapmak, kitaplarımın arasında hep aynı dağ çiçeğini saklamak ve çok kötü makarna yapmama rağmen her yaptığım makarnanın en iyisi olduğunu iddia etmek için heyecanlanıyorum. Gelecek ağustosa da böcek lazım, söylenecek çok türkü var. 

                        

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şaşıfelek Çıkmazı ve Daha Bisürü Şey

Fazla Konuştum Hadi Zengin Kalkışı

Altı yaşındayım, dantelli çoraplara kılım.