Fasülye sırığı kadar aklım var, türlü türlü huyum var.
Kazara hızlanır, rayından çıkar diye perde; kornişe sıkıştırılmış gazete parçasıymışım ben tamam mı? Sararmışım, yıpranmışım. Mevsim dönümü duvarları bile silinen evin perdesi de nasibini alınca temizlikten, çıkarmışlar yerimden. "Beyaz tül, bembeyaz tül" mırıltıları eşliğinde makineden alınırken tüller, pencere kenarlarında sıramı beklemişim. Değişmemişim, yenilenmemişim tamam mı? Kimse açmamış içimi, ben de yeltenemem açılmaya, kıpırtısızım. Çünkü sıradan bir gazete parçasıyım. ("Sıra dışı gazete nasıl olur be zaten?" diyorsanız hiç Zaman gazetesi görmediniz demektir. İşte ben zaman değilim, sıradanım.) Yersiz ve biçimsiz şakamdan sonra devam edemediğim yukarıdaki paragraf son aylarımın his raporudur. Yani en azından bir kısmının özetidir. Zaman zaman kendimi ne manik ne depresif hissettiğim, "galiba bana yanlış tanı koydular, bipolar mipolar değilim...