Merhaba ben vajina.
Üzerimde hiçbir hakkınız kesinlikle saklı değildir.
Bir değerim ve kimliğim kesinlikle yok.Bazen bir et parçası, çoğu zaman boşalacak bir kabım.
Örümceklerin ağ ördüğü beyinlerin hayattaki tek amacıyım.
Bazılarının tecavüzle övündüğü ama adımı söylerken utandığı o bacak arası kavramların hepsiyim...
Birçok kesim için yalnızca ıstıraptan ibaretim.
Vücudun bir parçası değil, ahlakın bitmek bilmez izdüşümüyüm.
Anlamı asla bilinmediği halde üç paraya satılan etik değerlerinin bütünüyüm.
Saygıya kesinlikle uzağım.
Değer bilmek, saygı görmek ve araç olmak kesinlikle benim işim değil.
Yaşamın bir parçası değilim, benim gibi bir utanç organının yaşamsal bir bağlantısı olabilmesi asla mümkün değil.
Utanç duyulan tüm değersizliklerin, aşağılanmanın, yoksunlaştırılmanın sebebiyim.
Aslında elin, kolun, bacağın kadar seninim, sana ait.
Ama benim bir bütünün parçası olduğumu kabul etmek ve nefes alan bir bedenin tüm değerlerinin içinde olduğumu kabullenmek işten bile değil.
Ben, yalnızca sizin o kadın dediğiniz değersiz varlığın değersiz döl yoluyum.
Bir kadının onuru değil en büyük utancıyım.
Asla özgür değilim ya ucuzum ya tamamen yasak.
Anatomik, psikolojik, biyolojik bir değerim kesinlikle yok.
Ben bugün kadınları kadınlığından utandırıyor oluşunuzun bilinçaltı kaynağıyım.
Bana ait olmayan, kime ait olduğunu bilmediğim, nerede okuduğumu da maalesef unuttuğum bu yazıyı 2015 yılından beri çeşitli mecralarda paylaşıyorum. Zaman zaman utanıp utanmadığım soruluyor, bazen ne demek istediğim anlaşılmıyor, çoğunlukla da göz gezdirilip geçiliyor ya da belki bu bile yapılmıyor.
1857 yılında New Yorkda çalışma koşullarının iyileştirilmesi için grev yapan işçilerin bir fabrikaya kapatıldıktan sonra, çıkan yangın sonucu barikatları aşamamaları sonucunda, çoğunluğu kadınlardan oluşan onlarca kişinin öldüğü gün bugün. Son yıllarda 'emekçi kadınlar günü' olarak kutlanan, yüzlerce markanın indirim günü haline getirdiği, yine yüzlerce köklü markanın "kadın dünyadır, kadın emektir, kadın hayattır, kadın güçtür, kadın kutsaldır" sloganlarıyla reklam çektiği 8 Mart bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Kadınların ihtiyaç listesinde küçük ev aletleri ve kozmetik ürünlerinden fazlası var. Üstelik bu memleketin kadınları yaşam savaşı veriyorken bir ruja yüzde elli indirim yapma ikiyüzlülüğü utanılması gereken bir durumken bu markaların kendileriyle gurur duyması kabul edilir şey değil. Evde kocası, babası, erkek kardeşi tarafından psikolojik, ekonomik, fiziksel, cinsel şiddete maruz kalan, istemediği halde çocuk doğurmak ve dahi kardeşini doğurmak zorunda bırakılan kadınlar tanıyorum. Tercihleri, yönelimleri yüzünden yaşam alanı tanınmayan, yaftalanan, yargılanan kadınlar tanıyorum. Onların tek isteğinin bu yıl 8 Martta yüzde yetmişe varan indirimlerden katı meyve sıkacağı almak olduğunu mu sanıyorsunuz gerçekten?
'Emekçi' diye ayrıştırılan, "kadın olunmaz, kadın doğulur" diye yaftalanan, 'dakkasında' tepki veremediği için tecavüzü tecavüzden sayılmayan, saçlarını 'belirlenmiş' kriterlere göre örtmediği için inancı yeterli bulunmayan koskoca ahlaksız kadınlar bütünüyüz.
Bu yıl da böyle geçti. Hayatta kalabilmek için Mario gibi ateş toplarından kaça kaça yaşamaya çalışıyoruz. Üstelik oyuna onun gibi üç değil, tek canla başladık. Hepimize kolay gelsin...
Yorumlar
Yorum Gönder